BLOG


22 Aralık 2015


Üniversite yıllarımda aldığım psikoloji derslerinin en sevdiğim yanlarından birisi de derslerde hocalarımızın bizlere aktardığı araştırmaları ve bunların sonuçlarını dinlemekti. Genelde belli bir zamana yayılan ve bir kontrol grubu ile karşılaştırmalı olarak yapılan bu araştırmalar insan davranışını açıklamakta adeta bir rehber görevi görürdü. Araştırmaların bir kısmı çocuklar üzerinde gerçekleştirilir, alınan sonuçlara göre var olan ya da gelecekte kullanılacak eğitim yaklaşımlarını kökten değiştiren ya da ileriye taşıyan yenilikler ortaya çıkardı.

Yıllar evvel beni en fazla etkileyen araştırmalardan birisi yine okul çağındaki çocuklarla olan bir çalışmaydı. 1968 yılında sosyal psikolog Rosenthal ve çalışma arkadaşı Jacobson tarafından yapılan bu çalışmada olumlu ya da olumsuz beklenti ve ön yargıların sınıf ortamında eğitim gören çocuklar üzerindeki etkileri ortaya konuyordu. Öğretim yılının başlamasına yakın çalışmaya dahil edilen ilkokul düzeyindeki çocuklara bir zeka testi uygulanıyor ve teste giren çocuklardan tamamen rastgele seçilen bir kısmının isimleri ilk %20’lik dilime girdiği söylenerek öğretmenlere veriliyordu.  Bu öğrencilerin daha yüksek bir gelişim potansiyeline sahip olduğu ve öğretim yılı içinde akademik olarak çok parlak olacakları belirtiliyordu. Öğretim yılının sonuna doğru bu öğrencilere sene başında yapılan zeka testi tekrar uygulanıyor ve her çocuğun zekasındaki gelişim tek tek hesaplanıyordu. Öğretmenlere daha zeki oldukları belirtilerek isimleri verilen, dolayısıyla öğretmenlerin daha yüksek bir gelişim beklediği öğrencilerin, gerçekten de bu grubun dışında kalan diğer öğrencilere göre daha yüksek bir gelişim gösterdikleri görülüyordu.

Bu demek oluyordu ki öğretmenlerin, öğrencilerin kapasitesine dair beklentilerindeki değişkenlik rastgele seçilmiş olan bu çocukların kapasitesinde gerçek bir artışa neden olmuştu. Ortaya çıkan bu durum, yani insanlara atfedilen beklenti düzeyinin daha yüksek performansa yol açması Pygmalion ya da Rosenthal Etkisi olarak tanımlanıyor.

Bu çalışmanın yapıldığı 1968 yılından tam otuz dört yıl sonra, 2002 yılında daha farklı meslek grupları üzerinde de aynı araştırmayı yapan sosyal psikolog Rosenthal, beklentilerin ve ön yargıların sadece çocuklar üzerinde değil kurumsal ortamlarda çalışanlar da dahil olmak üzere birçok farklı meslek grubuna ait yetişkinlerde de benzer etkiyi yarattığını ortaya koydu. Çalışanlarla ilgili beklentilerinizi ortaya koyarken, olumlu iletişimlerle yaratılacak fark, üzerinde kafa yormaya değiyor çünkü çocuk ya da yetişkin insan, doğası gereği, kendisine biçilen değerle bağlantılı olarak iş sonuçları üretiyor.

Eğer siz de bir yöneticiyseniz, bilin ki beklentileriniz elde edeceğiniz çıktılarla doğrudan bağlantılı olacaktır:-)

Berrin Bayraktar-HumanGroup Kıdemli Danışman

Back to top