BLOG


11 Şubat 2019


2018’nin sizin için özeti ne derseniz insanın anlam arayışı derim.

Dünyanın düzenini anlamaya çalıştığımız, hayatımızı ve amacımızı sorguladığımız, çocuklarımızın geleceğine kafa yorduğumuz, her daim güçlü kalmaya çalıştığımız aslında, sürekli mutluluğu aradığımız bir yıl oldu 2018.

Varoluştan bugüne insanlığın anlam arayışı, bambaşka bakış açılarıyla tartışıldı. Geçtiğimiz 100 yılda da en çok tartışılan konulardan biri oldu. Para, başarı ve kariyer içimizdeki boşluğu doldurmaya yeter mi? Ülkemizin ekonomik şartlarını gözden geçirdiğimizde, 1980’lerden 2000’lerin başına kadar uzunca bir süre bu üçlünün bize yeteceğini düşündük çaresizce…

Kapitalizm son yıllarda anlam ticareti üzerine yoğunlaştı, her şey mutluluk üzerinden pazarlanıyor artık. Ancak şu bir gerçek ki, mutluluk ne kadar satış nesnesine dönüşürse gerçekten o kadar uzaklaşıyoruz.

KURUMSAL HAYAT NEDEN BU KADAR ANLAMSIZLAŞTI?

Peki, kurumsal hayatı bu kadar anlamsızlaştıran nedir? Mutlu, huzurlu, dengeli bir hayat için ne yapmalıyız?

Anlamla bağımızı koparttık ve buna modernlik dedik. Bazı görüşlere göre, buna karşı sadece edebiyat, sanat ve felsefeyle direnebiliriz. Yoksa bu pazarlama içinde yolumuzukaybederiz. Ancak bu “İş hayatı anlamsızdır, sanatla uğraşalım” anlamına da gelmiyor.

Kolektif bir toplumda yaşadığımızı unutmayalım. İçinde yaşadığımız kültür, bireysel beklentilerimizi ve kurumsal davranışlarımızı etkiliyor. Ülkemizde rasyonel modeller yerine, temas ve ilişki çok daha önemli. Yeni nesil bunun çok net farkında ve beklentilerinin peşinde.

PERYÖN Kongre 2018’de Bekir Ağırdır çok güzel özetledi: “Yeni hayat; akıl, beden, gönül, sezgi ve duygu hayatı. Batının rasyonel birey ve rasyonel iş hayatı kavramları yerine, bizde bir yandan rasyonalitenin olduğu bir sanayi, bir yandan da duygu ve kültürel kimliklerin hakim olduğu başka bir gündelik hayat var. Sadece batı ya da sadece doğu modeli ile gidemeyiz, çok daha karmaşık ve özgün bir modele ihtiyacımız var. Dolayısıyla bu meseleleri çözecek uygun modeli bizlerin üretmesi lazım.”

Kurumsal hayat bu fikre ne kadar yaklaştı, iş hayatına duygu ne kadar girdi emin değilim. Gözlem ve tecrübelerime dayanarak, rasyonel aklın hala son derece baskın olduğunu söyleyebilirim. Duygu ise bir zayıflık göstergesi olarak görünüyor. Sizlerin de sıkça duyduğuna eminim; “Bu iş, profesyonel bir ilişki… İş yapıyoruz burada, ne duygusu, ne anlamı.”

PSİKOLOJİK SERMAYE NEDİR?

Bu noktada Psikolojik Sermaye kavramından bahsetmek istiyorum. 2004 yılında Fred Luthans ve arkadaşları Psikolojik Sermaye kavramını ortaya koydular. Psikolojik Sermayenin ölçülebilir, geliştirilebilir ve yönetilebilir özellikleri olduğunu iddia ederek kavramı akademik alana taşıdılar.

Geleneksel olarak kabul edilen finansal, fiziksel ve teknolojik sermaye türleri, sürdürülebilir rekabet için gerekli olsalar da artık yeterli olamıyorlar. Rekabette insan faktörünü öne çıkaran, sosyal ve pozitif psikolojik sermaye gibi yeni sermaye türlerinin önemi giderek artıyor (Luthans & Youssef, 2004).

Psikolojik sermaye dört ana unsurdan oluşuyor:

İyimserlik: Şu anda ve gelecekte başarılı olma konusunda olumlu bir beklentiye sahip olma durumu

Öz Yeterlilik: İnsanın zorlayıcı görevleri üstlenmek için gerekli çabayı sürdürebileceğine dair kendine olan güveni.

Dayanıklılık: Zorluklar ve sıkıntılar karşısında ayakta kalabilme, belirli risk ve olumsuz şartlar altındaki durumlara gösterilen olumlu uyum.

Umut: İnsanın hedeflerine ulaşmak için gösterdiği azim ve başarıya ulaşabileceği konusundaki bakış açısı.

Özetle, 21. Yüzyıl’ın rekabet ortamında, kurumlar, sürdürülebilir başarı için psikolojik sermayelerine yatırım yapmaktan kaçamayacaklar. İyi haber: Bu geliştirilebilir bir özellik. Liderin en kritik sorumlulukları arasında ise şunlar yer alıyor:

  • Olumlu örgüt iklimi yaratmak
  • Çalışanların güçlü yönlerini ve gelişim alanlarını analiz etmek, bunların iş sonuçlarına etkilerini belirlemek
  • Bu alanların sürekli gelişimini desteklemek

Anlamı bulabilecek miyiz bilmiyorum ama anlam arayışında çalışanlarımızın yanında olabileceğimizi biliyorum. Bu içsel bir süreç. İyi hissedişe koşuyoruz, kötü olanı hissetmek istemiyoruz.

İşimiz insan.

Kurumsal hayatın temsilcileriyiz biz.

Mutlu bireyler, mutlu çalışanlar ve mutlu kurumlar yaratmayı ilke edinmemiz gerekiyor.

Aradığımız anlamı bulmak yolunda, anlamlı adımlar attığımız bir yıl olsun.

Gaye Özcan

Ocak 2019

 

 

 

 

 

https://www.linkedin.com/pulse/anlam-arayi%C5%9Fi-gaye-%C3%B6zcan-1c/

 

Leave a reply

Back to top