Çağımızın değişen gereksinimlerinden olan kişiselleştirilmiş ve insan odaklı yönetimde başarılı olmak için kurumların sınırlarını aşması gerekir. ‘Humanocracy’ kitabının yazarı olan Gary Hamel ve Michele Zanini bu yolda organizasyonları hızlı, değişime açık, korkusuz ve dayanıklı (resilient) yapmanın yollarına değiniyor.
- Bürokrasiyi yok etme vakti!
- Bürokrasinin yüzyıllardır insanları programlanabilir robotlara dönüştürdüğüne değinen Hamel, çalışanların fikirlerini özgürce sunabilmeleri için kuralları yıkıp, herkese gerekli alanın tanınması gerektiğini savunuyor.
- Bürokratik statükoya meydan okuyanlar
- Herkesin terfi almak için çabaladığı hiyerarşik bir iş modelinde, başka türlüsünü düşünmek zor olabilir. Fakat resilient, yaratıcı ve bürokratik kuruluşlara meydan okuyan birçok şirket örneği deneyimlerinden yararlanmak için bizi bekliyor.
- Bürokrasiyi yenmek için yeni prensipler
- Humanocracy’yi oluşturmak için ilk yapılması gereken eski yöntemleri temelden değiştirmek. Çünkü insan merkezli yaklaşımı olan kurumların sorunları 20. yüzyıl prensipleri ile çözülemez ve ‘humanocracy’nin amacı, kontrolü değil; insanların katkısını çoğaltmaktır.
- Yönetimi herkes ‘hack’leyebilir
- Söylenenin aksine değişim en tepeden değil; sizden başlıyor! Eski yönetim sistemlerini değiştirebilmek için çalışanların da yeniliğe açık olması ve sistemde eksik gördüklerinde müdahalede bulunmaları gerekiyor.
- Her iş iyi bir iştir
- Humanocracy’nin amacı, aynı zamanda insanlar için daha iyi çalışma koşulları yaratmak. Şirketlerin yapması gereken ise pozisyonlarının gerektirdiği seviye ve yetkinliklere bakmaksızın insani ilkeleri şirketin en merkezine koymak.
Kaynak: Gary Hamel, 5 Key Insights from Humanocracy (2020)
Leave a reply